12 Ekim 2010 Salı

Bilinç ve Sırları

Bilinç ve Sırları

 


Bilinç ve Sırları

İnsanı diğer tüm canlı ve cansız varlıklardan ayırt eden bilinç sahibi oluşudur. Peki bilincimizin kaynağı nedir? Eğer cevabınız "beyin" ise yanılıyorsunuz demektir. Çünkü beynimiz de aynı bir sandalye veya bir bardak gibi atomların yanyana gelmesiyle oluşmuş bir madde yığınıdır.
Sandalyenin atomları düşünemediğine göre, beyninizdeki atomlar da düşünemez. Bu da gösterir ki bilinciniz farklı bir kaynaktan gelmektedir. Bu kaynak, ruhtur.

Acaba neden bilinçlisiniz, bunu hiç düşündünüz mü?


Çevrenize baktığınızda, bilincin sıradan bir şey olmadığını kolaylıkla anlayabilirsiniz. Oturduğunuz odadaki eşyalara bakın. Bir sandalyeyi düşünün, örneğin. Bu sandalyenin bir bilinci yoktur. Kendi varlığının farkında değildir. Düşünmez, görmez, hissetmez. Sandalyeyi meydana getiren parçalarda, örneğin tahtada, çivilerde, tutkalda, kumaşta, süngerde de bir bilinç yoktur. Bunları daha detaylı incelerseniz, hepsinin belli moleküllerden, bu moleküllerin de atomlardan oluştuğunu görürsünüz. Elbette bu atomların da bir bilinci yoktur. Belli bir düzen içinde biraraya getirilmiş, cansız, akılsız birer madde-enerji karışımıdırlar.


Etrafımızdaki hangi maddeyi incelersek inceleyelim, bilinçsiz olduğunu görürüz. Hangi elementlerden meydana gelmiş olursa olsun, hangi formda (sıvı, katı veya gaz halinde) bulunursa bulunsun madde bilinçsizdir. Bir sandalye, bir taş, bir bardak su; hiçbirinde bilinç yoktur.


Peki sizin bilinciniz nereden gelmektedir?


Eğer bu soruya "beynimden" diye cevap verecek olursanız, bu yüzeysel bir cevap olur. Çünkü beyin de, detayına inildiğinde, bir sandalye, bir taş veya bir bardak su gibi atomların yanyana gelmesiyle oluşmuş bir madde yığınıdır. Bir tahta sandalyede nasıl atomlar belli bir düzen içinde bir araya getirilmişlerse, sizin beyninizdeki atomlar da belli bir düzen içinde bir araya getirilmişlerdir ve aralarında çeşitli bağlar kurularak birleştirilmişlerdir. Sandalyenin atomları düşünemediği gibi, beyninizdeki atomlar da düşünemezler.


Bu da gösterir ki, bilinciniz, beyninizdeki atomlardan, moleküllerden, hücrelerden daha farklı bir kaynaktan gelmektedir. Bu kaynak, ruhtur.



Beynin İşlevlerini Aşan Bir Olgu

Ruhsal özelliklerin beyinden kaynaklandığına inanan materyalistler, beynin yapısı çözüldükçe giderek daha büyük bir çıkmaza düşmektedirler. Günümüzde beyinde bütün duyulara ait merkezler tespit edilebilmektedir. Bir kası çalıştırmak için hangi bölgenin kullanıldığı, beyindeki elektriksel ve kimyasal faaliyetler gözlemlenerek saptanmaktadır. Hatta bu bölgelere yapılan müdahalelerle çeşitli tedaviler yapılabilmektedir. Yani bilim adamları neredeyse beynin bütün organik işlevlerini, bunların hangi mekanizmalarla çalıştığını tespit etmişlerdir. Ancak, insanın ayırt edici özelliği olan bilince ve ona bağlı özelliklere ait bir bölge beyinde yoktur.


Bu nedenle, ruhu beynin bir fonksiyonu olarak kabul eden (yani ruhu maddeye "indirgemeye" çalışan) materyalist anlayış, insanın sırlarını çözdüğünü zannederken gerçekte büyük bir sırla karşı karşıya kalmıştır.


Beyin araştırmalarındaki gelişmeler, bazı materyalistleri de bilincin yapısı hakkında yeni yorumlar yapmaya itmiştir. Bunlardan biri Bristol Üniversitesi profesörlerinden Nöropsikolog ve Beyin Araştırmaları Bölüm Başkanı Richard L. Gregory'dir. Gregory bilinç konusunu açıklarken şunları söyler:


"Bilinç, zihnimizin en bildik ama en gizemli unsurudur. Bir yandan her birimiz için deneyim yaşayan, algıları ve duyumları idrak eden, acı çeken, fikir üreten ve bilinçli olarak plan yapan daha kesin bir şey var mıdır? Diğer yandan dünyada bilinç ne anlama gelebilir? Maddi bir dünyada maddi vücutlar böyle bir şeye nasıl sahip olabilirler? Bilim, görünüşte gizemli olan birçok şeyin sırrını ortaya çıkardı. Manyetizma, fotosentez, sindirim, hatta üreme gibi. Oysa bilinç bunlara kesinlikle benzemiyor."


Materyalist önkabullerle yola çıkan bazı bilim adamları ise, deliller karşısında önyargılarını terk etmeye karar vermişlerdir. Bunlardan biri, beyin konusundaki araştırmaları ile tanınan Beyin Cerrahı Wilder Penfield'dır. Penfield, yıllarca süren çalışmalardan sonra ruhun varlığının inkar edilemeyecek bir gerçek olduğu sonucuna varmıştır:


"… Aklı sadece beyin fonksiyonu olarak yıllarca açıklamaya çalıştıktan sonra, bir kişinin, varlığımızın iki önemli unsurdan meydana geldiğini savunan hipotezi benimsemesinin daha mantıklı olduğu sonucuna vardım... Aklı, beynin içindeki sinirsel işlemler bazında açıklamanın imkansız olacağı kesin olarak gözüktüğü için, varlığımızın iki önemli unsur (madde ve ruh) açısından açıklanması gerektiği savını seçmek zorunda kalıyorum."


Bilinç Mucizesi


Beyin algılarla bağlantılı olarak çalışan ve belirli merkezlerde bu algıları toplayarak bunları birleştiren bir organdır. Ancak beyinle ilgili bütün bilgilerin toplamı dahi, bilim adamlarına bilinç hakkında aradıkları cevabı vermemektedir. Örnek olarak, görme işleminin nasıl gerçekleştiğini ele alalım. Bir cisimden örneğin bir çiçekten gelen uyarılar gözümüze ulaşır. Göz, bir kamera gibi bu görüntüyü yakalar ve beyindeki sinirlere iletir. Sinirler boyunca yol alan çiçek görüntüsüne ait bilgiler, beynin görme merkezine ulaşır ve bu bölgede çiçek görüntüsü meydana gelir. Buraya kadar olan süreçte beynin mekanik işlemleri söz konusudur. Ancak beynin görme merkezinde duran çiçek görüntüsünü gören, onun bir çiçek olduğunu anlayan, hafızasındaki diğer çiçeklerle kıyaslayan, çiçekten aldığı kokularla anıları canlanan varlık, beynin bizim anlayabildiğimiz maddi yapısının dışındadır. Beynin içinde oluşan görüntüyü bir göze ihtiyaç duymadan gören, bu görüntünün kokusunu bir burna ihtiyaç duymadan koklayan bir varlık vardır. Bilim adamlarını hayrete düşüren mucizevi nokta budur.


Beynin sinirlerden, atomlardan oluşan maddesel yapısı, insanın hizmetine verilmiş üstün bir makinedir. Ancak insanın ruhuna ait olan ve insanı insan yapan özellikler beynin bu maddesel yapısının dışındadır. Beyin, bu özelliklerin ortaya çıkışında sadece bir aracı görevi görmektedir. Yani ruhun kendi dışındaki dünyayla bağlantısı, beyinde odaklanan algı merkezleri sayesinde gerçekleşmektedir.


Bilinç çalışmalarının önde gelen bilim adamı Eccles’ın bu konudaki yorumu şöyledir:


"Materyalist çözümler bizim tecrübe ettiğimiz eşsizlik karşısında çaresiz kaldıkları için, Benlik veya Ruh eşsizliğine doğaüstü, ruhsal bir yaratılış özelliği vermek zorunda kalıyorum. Teolojik terimlerle açıklamak gerekirse: her bir Ruh, döllenme ve doğum arasında gelişen fetüse ekilmiş yeni bir İlahi yaratılıştır."


Bilinç, bir anda ortaya çıkmış, sadece insana özgü üstün bir özelliktir. Allah, bu özelliği insana akletmesi için vermiştir. İnsanın yapması gereken ise; alemleri yoktan vareden Yüce Allah’ı gerektiği gibi tanıyıp takdir etmek ve kendisine verilen sayısız nimete, her an şükretmektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder